4. Ünite: Din, Çevre ve Teknoloji
Çevre: İnsanın ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri, karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal ve kültürel ortamdır.
Teknoloji: İnsanın, bilimsel bilgiyi kullanarak doğayı ve çevresini kendi yararına kontrol etmek, değiştirmek ve ürünler/hizmetler oluşturmak için geliştirdiği araç, yöntem ve sistemlerin bütünüdür.
Bu ünitede sizlerden;
- İnsan, çevre ve ahlak arasındaki ilişkiyi inceleyebilmeniz,
- Teknoloji ve ahlak arasındaki ilişkiyi fark edebilmeniz,
- Çevre ve teknoloji ilişkisini doğru bir şekilde ifade edebilmeniz,
- Rum suresi 41. ayetin mesajlarını açıklayabilmeniz beklenmektedir.
4.1. İnsan, Çevre ve Ahlak
İslam'a göre kâinattaki her varlık, belli bir amaç ve kusursuz bir denge (`mizan`) ile yaratılmıştır. İnsan, bu dengenin bir parçası ve aynı zamanda Allah'ın yeryüzündeki halifesi olarak ona karşı sorumludur. Çevre, insana sunulmuş bir emanettir. İnsanın ahlaki duruşu, bu emanete nasıl davrandığıyla doğrudan ilişkilidir. Çevreye karşı sorumlu, merhametli ve adil davranmak, ahlaki bir erdem iken; onu tahrip etmek, israf etmek ve kirletmek ahlaki bir zafiyettir.
Akılda Kalıcı Örnekler
Örnek 1 (Ağaç Dikme Hadisi): Peygamber Efendimizin, "Yarın kıyametin kopacağını bilseniz dahi, elinizdeki fidanı dikiniz." sözü, çevre ahlakının zirve noktasıdır. Bu, sonucunu göremeyecek olsak bile, son ana kadar sorumlu olduğumuzun ve dünyayı imar etme görevimizin bir ifadesidir. Bu, faydacı bir yaklaşımdan öte, ilkesel bir duruştur.
Örnek 2 (Su İsrafı Uyarısı): Yine Peygamberimizin, "Akarsu kenarında abdest alıyor olsanız bile suyu israf etmeyiniz." uyarısı, en bol olduğu düşünülen kaynakların bile dikkatli kullanılması gerektiğini öğretir. Bu, suyun sadece bir madde değil, ilahi bir nimet ve emanet olduğu bilincini aşılar.
Örnek 3 (Hayvan Hakları): Yükünü taşıyamayacak kadar hayvana yük yükleyen birini uyaran, susuz kalmış bir köpeğe ayakkabısıyla su veren kişinin Allah tarafından affedildiğini bildiren Nebevi öğretiler, çevrenin sadece bitkilerden değil, hayvanlardan da oluştuğunu ve onlara merhametin ahlaki bir zorunluluk olduğunu gösterir.
Soru: İslam'ın çevreye "emanet" olarak bakması, modern çevre sorunlarına nasıl bir çözüm perspektifi sunar?
Cevap: Çevreye "emanet" olarak bakmak, onu "sınırsızca sömürülecek bir kaynak" olarak gören modern anlayışın tam zıttıdır. Bu perspektif şu çözümleri sunar:
1. Sorumluluk Bilinci: Mülkün sahibi olmadığımızı, sadece bir "kiracı" veya "koruyucu" olduğumuzu bilmek, tüketim alışkanlıklarımızı ve doğaya müdahalelerimizi sınırlar.
2. Gelecek Nesilleri Düşünme: Emanet, bir sonraki sahibine sağlam teslim edilmelidir. Bu, "sürdürülebilirlik" kavramının temelidir. Gelecek nesillerin de hakkı olan kaynakları bencilce tüketmek, emanete hıyanettir.
3. Manevi Yaptırım: Çevreyi kirletmek, sadece bir kanunu ihlal etmek değil, aynı zamanda Allah'a karşı bir sorumluluğu yerine getirmemek, yani manevi bir suçtur. Bu bilinç, yasalardan daha güçlü bir otokontrol mekanizması oluşturur.
4.2. Teknoloji ve Ahlak
Teknoloji, insanın hayatını kolaylaştırmak için geliştirdiği bir araçtır ve özü itibarıyla tarafsızdır. Onu değerli veya zararlı kılan, insanın onu kullanma amacı ve ahlakıdır. İslam, insanlığın faydasına olan teknolojik gelişmeleri teşvik ederken, ahlaki değerleri (mahremiyet, adalet, dürüstlük, insan onuru) ihlal eden veya insanı yaratılış amacından uzaklaştıran kullanımlara karşı uyarır. Teknolojiyi geliştirenlerin ve kullananların ahlaki sorumluluğu büyüktür.
Akılda Kalıcı Örnekler
Örnek 1 (Bıçak Analojisi): Bir bıçak, bir cerrahın elinde hayat kurtaran bir alete, bir katilin elinde ise bir cinayet aracına dönüşebilir. Bıçağın kendisi iyi veya kötü değildir. Aynı şekilde, internet teknolojisi ilim öğrenmek için de kullanılabilir, iftira atmak veya siber zorbalık yapmak için de. Belirleyici olan, kullanıcının ahlakıdır.
Örnek 2 (Sosyal Medya ve "Tecessüs"): Kur'an'ın "Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın (tecessüs etmeyin)" (Hucurât, 12) emri, doğrudan günümüz sosyal medya ahlakının temelini oluşturur. Başkalarının profillerini gizlice takip etmek, özel hayatlarını merak etmek ve yaymak, bu ayetin modern teknolojideki bir ihlalidir.
Örnek 3 (Yapay Zekâ ve Adalet): Yapay zekâ, insanlığa büyük faydalar sunabilir. Ancak, işe alım süreçlerinde kullanılan bir yapay zekâ algoritması, eğer ön yargılı verilerle eğitilmişse, belirli bir cinsiyete veya ırka karşı ayrımcılık yapabilir. Bu, teknolojinin adalet ve eşitlik gibi ahlaki ilkeler gözetilmeden geliştirilmesinin ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterir.
Soru: Teknolojinin hızla geliştiği günümüzde, İslam'ın "mahremiyet" ilkesi neden her zamankinden daha önemlidir?
Cevap: Çünkü modern teknoloji, mahremiyeti ihlal etmeyi çok kolay hale getirmiştir. Akıllı telefonlar, sosyal medya, güvenlik kameraları ve internet üzerindeki dijital ayak izlerimiz, özel hayatımızı sürekli olarak "gözetlenebilir" kılmaktadır. İslam'ın mahremiyet ilkesi, bu duruma karşı güçlü bir ahlaki kalkan sunar. Başkasının özel alanına izinsiz girmenin (hem fiziksel hem de dijital olarak) büyük bir günah olduğunu hatırlatır. Bu ilke, kişisel verilerin korunması, siber zorbalığın önlenmesi ve insanların dijital ortamda da onurlarıyla yaşama hakkına sahip çıkılması için ahlaki bir temel oluşturur.
4.3. Çevre ve Teknoloji
Teknoloji ve çevre arasında çift yönlü bir ilişki vardır. Sanayi Devrimi'nden bu yana teknolojik gelişmeler, (fosil yakıt kullanımı, endüstriyel atıklar, plastik üretimi gibi) çevre sorunlarının ana nedenlerinden biri olmuştur. Ancak aynı zamanda teknoloji, bu sorunların çözümü için en büyük umuttur. Çevre dostu teknolojiler, yenilenebilir enerji kaynakları (güneş, rüzgar), atık yönetimi ve geri dönüşüm sistemleri, çevre tahribatını onarmak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için kritik öneme sahiptir.
Akılda Kalıcı Örnekler
Örnek 1 (Otomobil: Sorun ve Çözüm): 20. yüzyılın en büyük teknolojilerinden olan fosil yakıtlı otomobiller, hava kirliliğinin ve karbon salınımının en büyük nedenlerinden biri oldu. Bugün ise yine teknoloji, bu soruna çözüm üretiyor: Egzoz emisyonu sıfır olan elektrikli otomobiller. Teknoloji hem sorunun kaynağı hem de çözümün aracıdır.
Örnek 2 (Plastik Kirliliği ve Geri Dönüşüm): Tek kullanımlık plastikler, teknolojik bir kolaylık olarak hayatımıza girdi ancak okyanusları ve toprağı kirleten dev bir soruna dönüştü. Şimdi ise ileri teknoloji geri dönüşüm tesisleri, bu plastik atıkları ipliğe, yakıta veya yeni ürünlere dönüştürerek çevreye verdiği zararı azaltmaya çalışıyor.
Örnek 3 (Enerji Üretimi): Kömürle çalışan termik santraller, teknolojik olarak elektrik üretir ama aynı zamanda havayı kirletir ve asit yağmurlarına neden olur. Buna karşılık, güneş panelleri ve rüzgar türbinleri gibi yenilenebilir enerji teknolojileri, doğaya zarar vermeden temiz enerji üreterek bu soruna kalıcı bir çözüm sunar.
Soru: Teknolojinin çevre sorunlarını çözebileceği söyleniyor. Peki, bu süreçte insan ahlakının ve tüketim alışkanlıklarının rolü nedir?
Cevap: Teknoloji, çevre dostu çözümleri (elektrikli araba, güneş paneli vb.) üretebilir, ancak bu araçların yaygınlaşması ve etkili olması tamamen insan ahlakına ve tercihlerine bağlıdır. Eğer insanlık olarak israf ve aşırı tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmezsek, en çevreci teknolojiler bile yetersiz kalır. Örneğin, ihtiyacımız olmadığı halde sürekli yeni elektronik eşyalar almak, "çevre dostu" fabrikalarda üretilseler bile kaynak israfına ve atık sorununa neden olur. Dolayısıyla gerçek çözüm, sadece teknolojik bir değişim değil, aynı zamanda ahlaki bir dönüşümle, yani "israftan kaçınma, kanaatkâr olma ve ihtiyacı kadar tüketme" bilinciyle mümkündür.
4.4. Kur'an'dan Mesajlar: Rum Suresi 41. Ayet
Bu ayet, din, çevre ve ahlak ilişkisini özetleyen en temel Kur'ani mesajlardan biridir. İnsanların kendi elleriyle yaptıkları (ahlaki bozulmalar, haksızlıklar, israf) yüzünden karada ve denizde düzenin bozulduğunu (fesat çıktığını) açıkça ifade eder. Bu, çevre sorunlarının temelinde insanın ahlaki sapmalarının yattığını vurgular.
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
"İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor." (Rum Suresi, 41. ayet)
Ayetin Günümüzdeki Yansımaları
Örnek 1 (Denizlerdeki Fesat): İnsanların fabrikalardan ve şehirlerden denizlere bıraktığı kimyasal atıklar ve plastikler ("insanların elleriyle yaptıkları"), denizlerdeki canlı yaşamını yok etmekte, müsilaj gibi sorunlara yol açmaktadır ("denizde düzenin bozulması").
Örnek 2 (Karadaki Fesat): İnsanların ormanları bilinçsizce yok etmesi, tarım arazilerini kimyasallarla zehirlemesi ve aşırı fosil yakıt kullanması ("insanların elleriyle yaptıkları"), küresel ısınmaya, kuraklığa, çölleşmeye ve sellere neden olmaktadır ("karada düzenin bozulması").
Örnek 3 (Sonuçları Tatmak): Artan kasırgalar, seller, kuraklık ve yeni hastalıklar gibi doğal afetler ve krizler, aslında kendi eylemlerimizin bir sonucu olarak "işlediklerimizin bir kısmını tatmamızdır". Bu, ilahi bir ceza olmaktan çok, eylemlerimizin doğal sonuçlarıyla yüzleşmemizdir.
Soru: Rum Suresi 41. ayetin sonunda "... dönüş yapsınlar diye..." ifadesi yer alıyor. Bu ifadeden çevre sorunları karşısındaki duruşumuz adına nasıl bir ders çıkarmalıyız?
Cevap: Bu ifade, yaşanan çevre felaketlerinin ve krizlerin nihai bir ceza veya son olmadığını, aksine bir "uyarı" ve "fırsat" olduğunu gösterir. Amaç, insanların yok olması değil, hatalarını fark edip bu yanlış yoldan "dönmeleridir". Dolayısıyla bu ayet, çevre sorunları karşısında karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmak yerine, bunu bir tefekkür ve tövbe vesilesi olarak görmemiz gerektiğini öğretir. Bu, bireysel olarak tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmekten, toplumsal olarak ise adil ve sürdürülebilir politikalara yönelmeye kadar geniş bir "dönüşü" ifade eder.
Hazırlayan: Abdurrahman Seyhan
www.sorularladers.net

Görüşlerinizi yoruma yazabilir misiniz?