YALNIZ RUHLAR
Ruhunuzun Gizli Köşelerine Uzanan Bir Şiir Yolculuğu

Kitabın Türü: Şiir
İlknur Selin Gülay’ın “Yalnız Ruhlar”ı: Ruhunuzun Gizli Köşelerine Uzanan Bir Şiir Yolculuğu
Beşiktaş’ın sokaklarında tenis raketiyle büyüyen bir kız çocuğu, kelimelerin dünyasına nasıl adım atar? İlknur Selin Gülay’ın hikâyesi, tam da bu sorunun cevabını arıyor. İlkokulda bir öğretmenin desteğiyle şiirle tanışan, babasının “Yaz kızım!” diyen sesiyle kalemi eline alan bir kadının, felsefenin derin sularında yüzerken bile şiirden vazgeçmeyişinin izleri… “Yalnız Ruhlar”, işte bu yolculuğun en samimi durağı.
Bir tenis kortundan mitoloji derslerine, İtalya’nın sinema stüdyolarından tekstil atölyelerine uzanan renkli bir hayat… Gülay, tüm bu deneyimleri şiirlerine harmanlıyor. Cemil Güzey’in felsefe derslerinde filizlenen düşünceler, Nilgün Marmara’nın dizelerinde bulduğu yoldaşlıkla birleşiyor. Ve ortaya, insanın varoluş sancılarını, yalnızlığın çığlığını, sessizliğin içindeki müziği anlatan bir eser çıkıyor.
Kitabın sayfalarını çevirdiğinizde, yazarın el yazısıyla karşılaşıyorsunuz. Sanki bir defterin gizli sayfalarını okuyormuşçasına… Bir yanda mürekkep izleri, diğer yanda basılı harfler. Bu ikilik, şiirleri adeta nefes alan bir varlığa dönüştürüyor. “Çünkü aslında bilmesi gerekirdi; / Derinliklerdeki bilinmeyene yolculuktu bu…” diye başlayan dizeler, okuru bir labirentin içine çekiyor. Labirentin sonunda ise herkes için bir ayna var: “Ben de yalnız değilim.”
“Yalnız Ruhlar”, sadece şiirlerden oluşmuyor. Bir babanın kızına miras bıraktığı inancın, dostların gecenin karanlığında aralanan kapılarının, annenin sessiz emeğinin hikâyesi. Kitabın ilk şiiri “Babama” ithafıyla açılıyor: “Bu lanetten sıyrıl beni, yaşayayım…” diyen mısralar, bir vedadan çok, yeniden doğuşun sözleri.
Yazarın kendi çizdiği kapak tasarımı, içerikle bütünleşen bir sanat eseri. Her detay, şiirlerin ruhunu yansıtıyor. Üzüntüyle sevincin, kayboluşla keşfin iç içe geçtiği bu kitap, insanı alıp sonsuz bir yolculuğa çıkarıyor. Tıpkı bir fırtına deresinde savrulan yaprak gibi…
“Rüyalarında bırak beni yaşayayım, / Çöllerde bırak beni kuruyayım…” diyen bir şiir, kaç kişinin kalbine dokunabilir? İlknur Selin Gülay, tam da bu sorunun peşinde. 40 Kitap etiketiyle raflarda yerini alan “Yalnız Ruhlar”, yalnızlığı bir direnişe, sessizliği bir çoğulculuğa dönüştürüyor.
Şiirin sizi çağırdığı yere gitmeye hazır mısınız? Çünkü bazen bir dize, hayatın yükünü hafifletir. Bazen de bir kitap, ruhunuzun gizli köşelerinde saklı olanı bulmanızı sağlar.
"Rüyalarında bırak beni yaşayayım,
Çöllerde bırak beni kuruyayım…
Bir fırtına deresinde savrulan yaprak,
Labirentin sonundaki ayna: Ben de yalnız değilim."
"En büyük pişmanlığıdır insanın doğmuş olmak
İtiraf edemediği en büyük pişmanlığı,
Dünyaya geldin de bir defa, dönüşü yok bu yolculuğun
Bitmesi kendince artık yalnızca sana ait olmayan bir karar"
Dünyaya geldin de bir defa, dönüşü yok bu yolculuğun
Bitmesi kendince artık yalnızca sana ait olmayan bir karar"
"Bir fanusun içindeyim, su dolu bir fanusun.
Öyle ki nefes almak için yalnızca bir karış boşluk, çırpınıyorum.
Çırpındıkçanefes alacak yer kalmıyor bana, sonra duruluyorum, sakinleşiyor vücudum, mecbur."
Öyle ki nefes almak için yalnızca bir karış boşluk, çırpınıyorum.
Çırpındıkçanefes alacak yer kalmıyor bana, sonra duruluyorum, sakinleşiyor vücudum, mecbur."
"Bazı insanlar ölür 20’lerinde mezara ancak girerler
70’lerinde. Nasılsa buldu beni, yaşarken ölü halimde.
Çıkardı karanlığımdan, aydınlattı dünyamı ışığıyla.
Bilmiyorum, yeniden puslu havaya getirmek için mi?"
70’lerinde. Nasılsa buldu beni, yaşarken ölü halimde.
Çıkardı karanlığımdan, aydınlattı dünyamı ışığıyla.
Bilmiyorum, yeniden puslu havaya getirmek için mi?"
Görüşlerinizi yoruma yazabilir misiniz?